Bu günlerde içimde tarifi olmayan bir iç sıkıntısı var, tarif edemiyorum çünkü onu bir nedene bağlayamadım. Öyle ara ara gelir. Yeme içmeden kesilirim, sürekli uyku modu, kaçıp uzaklaşmak, yalnız kalmak, hiç bir aktivitenin içinde yer almamak, film dahi izlememek, hiç bir şey yazmamak gibi haller olur bana. Depresyon diyorlar ama yine de ben kendime kondurmam bunu. Sürekli kontrol altında tutarım, hiç boşa almam vitesi, belki bundan dolayıdır arada bir rölantiye alıyorum kendimi. Bu halin adına hayatta bir mola almak diyelim. Devre arası gibi. Sürekli kontrol, sürekli denetim yoruyor bir saatten sonra. Ruhun dinginleşmesi, ferahlaması, hatta bir müddet devre dışı kalması gerekiyor.
Perföratör ortopedinin kullandığı bir ameliyat aletidir ve maktap görevi görür bir nevi. Burgulu uçları vardır, en sert dokuları deler. Sanki onunla oyuluyor her yerim, etrafa parçalar savruluyor. Umrumda değil şiimdilik, görüyorum parçaları kılımı kıpırdatmıyorum. Bir süre sonra silkelenip kendime geleceğim ve onları aceleyle toplayıp yerine yapıştıracağım. Ama asla eskisi gibi olmayacak. Yaşlanmak demek, zamanın ilerlemesi demek bu olsa gerek. Yıllar parçalıyor, dağıtıyor, harabeye çeviriyor, giden gidiyor işte. Dur diyemiyoruz, rejenarasyon yapamıyoruz yılan gibi değiliz ki kopan kuyruğumuzun yerine yenisi gelsin. Yaşadığımız her şey iz bırakıyoruz yüreğimizde, bedenimizde, beynimizde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder