Çocukluğumdan beri doğayı, çiçeği, ağacı, börtü böceği severim (kelebekler ve uçan yaratıklar hariç). Küçükken kapının önünde kendime bir botanik bahçesi kurmuşluğum bile var. Her sabah kalkıp onları sulamışım, sararan yaprakları temizlemişim. Sarmaşıkları iplere bağlayarak düzgün uzamalarını sağlamışım. Bahçemde çeşit fazla olsun diye komşuların bahçelerinden binbir hallere girip çiçek çalmışım, kendi bahçeme dikmişim. Kuruyan yaprakları israf etmemişim, eski defterlerimin arasına koyup kurutmuşum, onları beyaz sayfalara iğneleyerek altlarına ne tür bitki ya da çiçek olduklarını yazmışım. Ama gelgelelim evde bu işler olmuyor. Ne kadar uğraşsam da çiçekler bir türlü gelişmiyor, kara kuru bir köşede sararmış boynunu bükmüş duruyor. Çiçek zekasıyla yerlerinin beğenmiyorlar. Evin en güzel yeri onların olacak, en çok ışığı onlar alacak, düzenli sulanacaklar, aspirinleri verilecek, toprakları değiştirilecek, büyüdüklerinde saksıları değişecek. Amma da nazlılar, kime bu kadar özel hizmet var bizim evde. Onlardan başka hiç kimseye. Bu yüzden benim evimde yaklaşık on yıldır bir tane kendini menekşe sanan bir çiçek var. Menekşe sanan diyorum çünkü menekşelikten eser kalmadı onda. Üç yıldır hiç çiçek açmadı. Bir ara saksısını değiştirdim ama yine de aynı kös köslükle oturuyor mutfağın camında, bir santim bile uzamadan, yeşilinde bir ton bile değişiklik olmadan.
Yıllar önce oxxodan eldiven almıştım kendime, bunu da yanında hediye vermişlerdi bana. Evin ilk saksı çiçeklerindendi. Mutfak camının önüne koydum onu, şimdiki yerine. İlk yıllarda çok güzel mor çiçekler açtı, yılda bir iki kere. Sonrasında biz de çok bakamadık ona ne yalan söyliyim çok kazalara kurban gitti. Çok defa topraklarını yerden topladığım olmuştur. Birisi farkında olmadan küçük menekşeyi yere düşürmüş, menekşe toprağıyla beraber saksıdan çıkmış, sonra yine öyle olduğu alınmış tekrar yerine koyulmuş. Ama o kendine yapılan işkenceye inatla yaşamayı sürdürmeye devam etti. Başını hiç eğmedi, yaprakları hiç solmadı. Ki ayda yılda bir sulanmasına rağmen. Ben ilk yılllarda düzenli sulardım onu, arada sevgi sözcükleriyle yapraklarını okşardım. Son yıllarda mutfağa da pek uğramaz oldum. Tabi onun yanına da. Hatta soranlara benim hiç çiçeğim yok der oldum. Unuttum onu. Gözüme takıldığı zamanlar suladım onu yine de. Kızgındım ona biraz, yıllardır çiçek açmıyordu. Sanki suç onundu, ben ona çok iyi bakıyormuşum gibi. İki hafta önce küçük beyaz tomurcuklar gördüm onda. Gülümsedim içimden, öldürmeyen allah öldürmüyor demek ki. Bunca yıl terkedil, adam gibi sulanma, yerlere düşürül, saksını bile yıllar sonra değişsinler ama sen yine de çiçek aç. Çıkmayan candan umut kesilmez derler, benim menekşe de öyle. Bugün beyaz çiçekler açmış. Bunca yılın özrünü dileyerek okşadım onu, su verdim. Yaprakları canlandı, çiçekler gülümsedi gibi geldi bana. Eskiden mor açardı, yavrucum vitaminsizlikten artık renksiz açıyor. Onun yaşama sevincine hayranım. Biz en ufak bir şeyde yerle bir olabiliyoruz, onlarsa kendilerine yapılan onca eziyete rağmen hala bizi mutlu etmenin yolunu arıyorlar...Hala ayaktalar... Çok yaşa menekşe emi, beni utandır:))
bu kadar şeyden sonra yaşaması bir mucize. bu arada çiçek bakamayanlardanım...bir ara çok heves etmiştim ama maalesef bir tanesi bile kalıcı olmadı.
YanıtlaSilbenimki ısrarla yaşıyor:)
YanıtlaSil