Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

15 Haziran 2009 Pazartesi

satılık senaryo var, duyan duymayana haber versin leeleleele!!!



Uzun zamandır üzerinde çalıştığım senaryo nihayet bitti. Yarabbi çok şükür. Bu fikir ortaya atılalı tam iki sene oldu. O günden beridir kafamda ölçüyorum tartıyorum, kağıda döküyorum olmuyor siliyorum yeniden yazıyorum, o da olmadı bilgisayarı gttiğim her yere götürüyorum, ufak notlar alıyorum, ilham perilerini kovalıyorum, taslak çıkarıyorum; yani kırk takla değil yüz kırk takla attım bunu okunacak hale getirene kadar. Okunacak hal diyorum, çünkü ancak hikayesini yazabildim. Uzun uzadıya ama ayrıntısına kadar. Tretman diyelim biz buna. Hem de bir sezonluk. Öyle az iş gibi gözükmesin. Çok çalıştım çokkk. Gecemi gündüzüme kattım. Bir sürü doküman okudum, konuyla ilgili araştırmalar yaptım. Hele yapımcım bir evet desin anında yazarım çekim senaryosunu. Tembellikte elime kimse su dökemez ama vakitli saatli bir iş yapıp bir yerlere yetiştireceksem beni kimse tutamaz. Hikayeyi yazdığım gibi kaplumbağa hızıyla değil, jet hızıyla yazarım o zaman. Bir nevi hızlı gonzalesim ben. Bu yavaşlık bu hikayenin yazılma aşamasına özel bir şey. Yoksa benimle kimse yarışamaz hızlılık konusunda. Zaman koşar ben ardından. Tabakhaneye yetişmeye çalışanlardanım:)
İşte de, okulda da hep bir acelem olmuştur. Okulda ödevleri ilk gün teslim eden ben olmuşumdur, ya da vaktinde. Mülakatlara, sınavlara hep ilk gün girerim, sabır diye bir meziyetim yok benim. Vakit uzadıkça sıkıntı içimde büyür benim. Bir an önce o işten iyi ya da kötü kendimi kurtarmak, kafamı rahatlatmak, sorumluluk hissini üzerimden atmak isterim. Herşey bittiğinde o rahatlık hissini severim ben, keyfini çıkarırım o anın, doya doya yaşarım. İşte de mesela, ellerim acaip hızlı hareket eder. Geçen gün bir arkadaşım ellerimi yıkarken beni izlemiş, "ellerini ne kadar da hızlı hareket ettiriyosun" dedi. Bir dikkat ettim, sanki otomatiğe bağlamışım onları, parmaklarım birbirinin içinde, avucumda seri hareketler yapıyor, birbirlerini ovuşturuyor. Bilinçli yaptığım bir şey değil bu. Huy işte. Can çıkmadan huy çıkmaz derler. Sanki hep birileri beni kovalıyor gibi. Aslında ben, kaçan zamanı kovalıyorum. Onunla yarış halindeyim.
Dünde işteydim ve iki senedir bir türlü kuyruğunu bağlayamadığım senaryoyu sonunda bir kazığa bağladım. Yumurta dayanmadan bir işi başlayamam ben ve en verimli olduğum anlar da genelde bir kaç işi birarada yaptığım anlardır. Dün o kadar işimin arasında oturdum senaryoya noktayı koydum. Şaşırdım kendime valla. Günün sonunda iyi iş çıkarmıştım, kendimle gurur duydum. Bakalım sevgili yapımcım da benimle aynı hisleri paylaşacak mı? Onun deyişiyle heyecanlanacak mı?
Geçen gün uğramıştım kendisine, geldiğim aşamayı anlatmıştım ona. Heyecanlanmış gibi gözüktü bana ama bu yapımcıların işi belli olmaz. Gözlerindde dolar işareti var. İşine gelmez, para kazanamayız bu filmden der, benim senaryo tozlu raflara gider. Ama hiç de öyle kolay olmayacak bu. O yok derse alır giderim senaryomu, başka yapımcının kapısını aşındırırım. Sererim yatağı onların kapısına. Ta ki içlerinden biri kabul edene kadar. Birisi olmazsa öteki, o olmazsa bir öteki daha. illa ki allayıp pullayıp birisine satacağım bunu. Yok öyle yağma. İki yılımı verdim buna ben. Çekin len bu senaryoyu! Yüzünüzü kara çıkarmayacağım. Walla memnun kalacaksınız, para kazanacaksınız, eğleneceksiniz, en önemlisi yeni şeyler öğrenip şaşıracaksınız!

1 yorum:

  1. Hımmmm... Fena olmuş cevizcim. Sen bence bu yaz bi de bebekli tatil yap tam olsun :)))

    YanıtlaSil