Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

23 Mayıs 2010 Pazar


dinlence mi eğlence mi


Uzun bir aradan sonra bu pazar evdeyim. Bir şaşkınlık hali var üstümde, ne yapacağım diye düşünüyorum. Birikmiş işlerimi mi halledeyim yoksa yatıp uzanıp bu nadide boş pazarın tadını mı çıkarayım. Bilemedim ben onu:) Yarım bırakılmış kitaplarım var onları tamamlayabilirim, kıştan alınmış izlenmemiş onlarca dvd filmim var, onlardan birkaçını izleyebilirim. Yazlık kıyafetlerimi ütüleyebilirim, bloguma bir şeyler yazabilirim. Ve de karaladığım senaryo fikirciklerimi tamamlayıp hikayelere dönüştürebilirim. Ya da hiçbirini yapmayıp biraz da karnım ağrıdığı için koltukta uzanırım zapping yapabilirim.


Yoğun bir tempoda olup boş kalınca eşekten düşmüş sıpaya dönüyor insan. Her gün her gece sokakta olur mu insan? Gündüz işte, akşam o restaurant, o sinema, o cafe, o organizasyon, o kahvaltı, o park gezer durur mu insan? Gezer hem de öyle sersem sersem, uyuşuk bir kafayla günler aylar geçer kış biter yaz gelir farkına varmaz. Peki iş dışındaki vakit evde geçseydi günler aylar geçmeyecekti mi zaman farklı mı akacaktı? Yoo, zaman yine geçecekti, biz zamanı değil zaman bizi tüketiyor. Evde olunca canım daha fazla sıkılacaktı, belki kilo alacaktım, belki afaganlar basacaktı, belki asosyalleşecektim, ortamlardan uzak kalıp gündemi takip edemeyecektim. Gündem derken sanki moda ikonu, gece kuşu ya da ünlü televizyoncu gibi konuştum. Ama benim de kendime göre bir gündem bilincim var:)


Bence ben boş gezmemişimdir dışarıda, muhakkak bana kattığı bir şeyler vardır. Bazen eski zamanı düşünürüm, hiç bir şey yapmadan geçirdiğim yılları bir robot gibi. Ama o boş anların bile insana kattığı bir şeyler var. Hiç bir an boş geçmiyor, iyi ya da kötü insana bir şeyler katıyor. Farketmeden hayat görüşünüz, bakış açınız, yediğiniz içtiğiniz, zevkleriniz, kıyafetleriniz, görüştüğünüz insanlar değişiyor. Ya da o anlar sizi şimdiki anlara hazırlıyor. O an kabul edemeyeceğiniz, asla yapmayacağım dediğim şeyler şimdi çok sıradan yapılabilen şeylere dönüşüyor. Eğer o anları yaşamasaydık şimdi bu günleri olgunlukla kabul edemezdik. Beyin bilgileri ya da görüntüleri işlemek üzere kaydediyor. Biz farkına varmadan o, arkada onları inceliyor, montaj yapıyor, yeni bir formata sokup ileride yeni haliyle karşımıza çıkarıyor. Yabancısı olmadığımız bu durumu bize kabul ettriyor. Bize sorsan çoktan unutmuşuzdur yaşadıklarımızı, gördüğümüz yüzleri. Halbuki onlar sandıktaki çeyiz gibi bir gün ışıl ışıl gün yüzüne çıkmayı bekliyor. İnsan beyni çok komplex, sırlarla, şifrelerle dolu. Her gün beni şaşırtmaya devam ediyor.


Ya da bugün beyin kıvrımlarımın içinde gezintiye de çıkıp kafa patlatabilirim, hevesli gördüm kendimi bir iki satır yazmakla.


ps: evde yaşayan tek çiçeğim menekşem mor çiçeklere boğulmuş