Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

1 Nisan 2012 Pazar



yuppiii muradıma erdim:)

Yaklaşık 4 hafta önce nişanlandım. Bu konuda anlatmaya değer kısım bence nişan öncesi koşturmaca ve hazırlıklar. Nişan olup bittiğinde ertesi gün hayat çok farklı olmuyor. Sadece statü değiştiriyorsun sana nişanlı kız diyorlar. Bu kadar yani . Ama öncesindeki telaş, yaklaşık bir yıl yeter bana.

Müstakbel nişanlımla, nişan tarihini kararlaştırdığımızda ikimiz de birbirimize ürkek gözlerle baktık. Zor bir sürecin bizi beklediğini ve işin yüzde seksenini bizim halletmemiz gerektiğini biliyorduk çünkü. Nişandan iki hafta önce bu kararı aldık ve başladık zamanla yarışmaya. Önce ailelerimize kararımızı bildirdik, onay aldık. Bu arada nişan tarihinde benim isveçten bir misafirim olacaktı evde. Misafirim var onunla ilgilenmem lazım diye kendimi germedim. Artık kaçarı yoktu, nişan o tarihte olacaktı hiçbir durum buna engel olamazdı. Onun bu durumu anlayışla karşılayacağını, hatta gelişiyle nişanımın çakışmasına sevineceğini bile düşündüm. Nihayetinde öyle de oldu. Beni hiç yormadı, germedi, yük olmadı, aksine destek oldu. Misafir olmaktan çıkıp evin bir bireyi oldu.

İşe nereden başlayayım diye düşündüm. Proje direktörü gibiydim. Çünkü erkekler, gelenek görenek, adet hakkında bir şey bilmiyor bunu öğrendim. Sevgiliyken sorun yok, hiç bir şeyin önemi yok. Entel dantel ayağındasın "aman canım ne gerek var kız isteme törenine", "kimse gelmesin kendisi gelsin istesin" falan fişman. Hatta gidip konsoloslukta evlenelim sonra aileleri haberdar edelim gibi lafları bile konuştuk yani. Amaa kazın ayağı hiç de öyle değil işte. Aileler devreye girdi mi, babaya anneye sökmüyor entel dantel ayağı. Karşılarında anne baba amca dayı görmek istiyorlar, o ritüeli yaşamak istiyorlar. O tören olmazsa olmazların arasında. Bildiğin evde davet vereceğiz yani. Kız istemek, yüzük takmak tam bir seremoni. Bu konulardan ben de çok haberdar değilim tabi. Tarih kararlaştırılınca dosdoğru halama gittim. Biz böyle bir karar verdik, şimdi ne yapmamız gerekiyor diye sordum. Vay anasının sayın seyirciler işte o zaman o iki hafta bana bir gün gibi geldi. O kadar iş o iki hafta da nasıl halledilecek. Bu arada müstakbel nişanlım hala çok rahat. Rahatlığı sinirimi bozuyor. Hem bir şey bilmiyor hem ne var ki bunlar da yaparız diyor.

İlk önce kapalıçarşıya gidip yüzük beğendik. Klasik alyans istediğimizden 3 kuyumcu gezmek yeterli oldu. Zaten ilkine gidip ölçü verdik. Sonrasında benim elbisemi almaya sıra geldi. Bir akşam iş çıkışı vitrinleri gezdim, acaip moralim bozuldu. Benim istediğim gibi bir elbise yok. Diktirsem acaba yetişir mi telaşı başladı. Nişanı ertelesek mi diye bile düşündüm. İkinci gün bir arkadaşımla Nişantaşına gittim. Bayağı bir gezmeden sonra roman mağazasına girdik. Üstünkörü karıştırıyorken askıları aradığım elbiseyi buldum. Denedim tam bana göre dikilmiş. Anında aldık çıktık, bu işi halletiğim için ayrıca bir sevindim. Bu işin bence en önemli kısmıydı. Ambalaj önemli ambalajj:)) Şimdi sıra geldi aşkımın elbisesine. O biraz kilolu olduğu için zorlanacağımızı biliyordum. Neyse inanılmaz bir şekilde Networkden ikinci denediğimiz damatlığı aldık. Damatlık diyorum çünkü kumaşı biraz parlak - öyle olması gerekiyormuş- ve düğüne yakın gidip vericez ücretsiz olarak yakasına saten dikecekler. Oldu sana mis gibi damatlık. Bu kısım da halledildi. Ohh. Gerçi gömlek alırken yanlış olanı, kısa yakalı gömleği verdiler ama neyse. Çok sorun olmadı.

İlk hafta sonu yine kapalıçarşıya gittik yüzüğü aldık. Ölçü dar geldi, biraz daha açtılar. Kurdelalarını bağlayıp kutulayıp verdiler. Sonrasında aşkım bana bir de takı aldı nişanda takmak için. Alınacaklar alınmıştı. Annem babam cuma günü geleceklerdi yani nişandan iki gün önce. Misafir de evde sıkıntı yaratmıyordu. Şimdilik herşey iyiydi. Abimin evinden istenecektim. Orası daha müsaitti, daha genişti. Bütün hafta içi gelen misafirlere ne ikram edeceğiz diye araştırdım, tarif aldım, liste çıkardım. Abimin eşi bu konuda son derece yardımseverdi. Bütün ağırlama yükü neredeyse onu üzerindeydi. Sürekli menüde ne olacak diye kritik yaptık durduk. Ben internette nişan menüsü diye araştırırken nişan kurabiyesi diye bir şey buldum. İlk defa duydum, ilk defa gördüm. İnsanın başına gelmeyince bu tür mevzulardan bihaber oluyor. O kurabiyeler o kadar albeniliydi ki muhakkak yaptırmam lazımdı. Ama bu hiç de kolay değildi. Çünkü bunları yapan bir pastane bulamadım, butik pastaneler yapıyormuş. Aradım sipariş için geç kaldığımı söylediler. İşyerinde de mevzu benim hafta sonu olacak olan istenme merasimimdi. Ben kurabiyelerden bahsedince arkadaş bana pastane adresi verdi. Bu kadar olur yani. Hemen arayıp fiyatta ve eve teslimde anlaşıp sipariş verdim. Teki indirimli olarak 3 lira. Çok mutlu olmuştum. Bu da tamamdı. Bir ara kuaförüme uğrayıp randevumu da aldım. Nişan pastam için tanıdık bir pastaneye sipariş verdim.


Ve cuma günü annemler geldi. Ertesi gün ben hazırlayacağımız menü için bütün alınacakları, kıyafetimi, makyaj malzemelerimi alıp abime gittim. Makası, tepsiyi, örtüyü de unutmadım tabi. Abimin çocuklarını da annemlerle beraber diğer abime gönderdik, evde hazırlık yapılırken ayak altında olmasınlar diye. Bütün cumartesi pasta börek çörek yapmakla geçti. Hayatımda hiç bu kadar çalışmamıştım, mutfakta kalmamıştım. Tam 15 çeşit şey çıkardık. Öyle yorgundum ki hemen uyumuşum. Ertesi gün kalkıp doğru kuaföre. Kuaförde işim kısa sürdü, çıkışta pastamı da alarak eve geldim. Evde herşey hazırdı. Annemler, çocuklar gelmiş, herkes grantuvalet misafirleri bekliyordu. Buraya kadar heyecanlı değildim, çünkü koşturmaktan heyecanı unutmuşum. Şimdi içim pır pır, bildiğin heyecalıyım.


Çok bekletmeden geldiler. Tanışma faslından sonra ortamı ısıtmak için bir iki alakasız konuşma oldu . Sonrasında aile büyüğü su isteyip ardından "çocuklar birbirini sevmiş bize de onlara yardımcı olmak düşer, kızınızı oğlumuza istiyoruz" gibi laflar etti. Benim kulaklarım çınlıyor bu arada. Arada aşkıma bakıyorum terliyor mu ne? Babama sordular. Babam hayırlısı olsun diyip beni verdi. "Kızım biraz asabidir" bile dedi lafın arasında. Laf kalabalığından anlaşılmadı iyi ki, yoksa benim karizma yerlerde. Kahveleri getirdim, ama aşkımın kahvesine tuz koymadım. Koysaydım renk olurdu. Çünkü aşkımın yakın arkadaşı ve eşi de gelmişti. Bayan Fransızdı ve özellikle gelmek istemişti. Türk adetlerini öğrenmek istiyordu. Damada verilen tuzlu kahveyi görseydi iyi olurdu. Nitekim kız isteme adetlerinden. Yüzük takılma faslına geçildi. Eller öpüldü, mutluluklar dilendi. Kardeşimin unutkanlığının tutacağı gün tuttu. Asıl çekilmesi gereken yerlerde fotoğraf çekmeyi unuttu, bir kaç pozun dışında nişan fotoğrafım yok. Bu arada çocuklar benden heyecanlı, bir rahat vermediler desem yeridir. Hele bir tanesi kahveleri verirken, çikolata tutarken hep eteğimdeydi. Halamın gitmesini istemiyorum dedi. Yerim onu bennn. Neyse yüzük takıldıktan sonra ikramları çıkardık masayı donattık. Yaptığımız herşey çok beğenildi ya da beğenilmiş gibi yapıldı. Herkesin yüzünde tebessüm vardı. Bir ara babama kız vermek nasıl bir duygu diye sordular. O da "henüz vermedim, hala benim evimde" dedi:)) Babamı pek sevdiler. İkramdan sonra fazla kalmadılar ve kalktılar. Arabaya kadar geçirdik. Ben de bir rahat nefes aldım. Herşey istediğim gibi olmuştu. Masaya oturup bir güzel karnımı doyurdum, çünkü heyecandan hiç bir şey yiyememiştim. Beni isteyen büyüklerimiz eve gidince aradı, bizi çok güzel ağırladınız teşekkür ederiz gibisinden şeyler dediler. Ardından aşkım aradı teşekkür etti. Özellikle kurabiyeler günün en beğenilenleri arasındaydı. Amca kurabiyesini almayı unuttuğu için teyzeden fırça yemişti.

Nişanımda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Lafımın yüzde sekseni küçük abimini eşine:)))

Bakalım düğün koşturmacası nasıl olacak. İnşallah aşkım beni dinler de iki ayağımı bir pabuca sokturmaz. Şimdiden nikah tarihi almak lazım.


Mutluyum, darısı bütün bekarların başına:))))