Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

4 Haziran 2011 Cumartesi






uzunnnn bir aradan sonra merhaba,


bugün belli bir konu yok, öyle içimden geldiği gibi dökeceğim kelimeleri buraya. çoğu şeyi plan program dahilinde yaptık da ne oldu. sanki her istediğimz şeyde muvaffak mı olduk? karamsarlık çöktü üzerime. hayat yazılmış biz de onu oynuyoruz. bunu ezberden söylemiyorum. evet bunu görüyorum. bazı şeyleri ne kadar istersen iste olmuyor, bazı şeyleri de ne kadar istemezsen isteme yine oluyor. emek olmadan yemek olmaz dedik, çalıştık didindik. o sınavdan bu sınava o başvurudan bu başvuruya. neyse olmadı işte, ben de karamsar oldum çıktım. ne yazdığım oyuna, ne senaryolara bir son yazamıyorum, hiç bir şeyin sonunu getiremiyorum. yarım yamalak işlerle dolu bilgisayar. doktora yapmak istiyorum o lanet olası, başına leş kargalarının konmasını istediğim dil sınavından geçemiyorum, geçsem kadro yok diyorlar, kadro olsa sınavın barajını yükseltiyorlar. bir keşmekeş ki sormayın. hayatın hep gelişme bölümünde takılıyorum, sürekli bir aksiyon sürekli bir aksiyon sona bir türlü varamıyorum. sıkıldım çok sıkıldım. bir baktım yaş 35 e dayanmış. işte bu beni çok üzüyor. emellerime kavuşmadan yaş 35 olmuş. bazılarına çok gelmeyebilir hattta bana da çok gelmiyor ama işe girişlerde en son 35 diyor, işte buna sinir oluyorummm.

diyorum ki acaba roman mı yazsam, belli konusu olmayan, yaşadığımız anları kaydetmek gibi, bilinç akışları şeklinde, düzensiz, sırasız. postmodern mi olur ne olur biliyorum ama yazmak istiyorum hiç bir kurala, hiç bir kalıba bağlı olmadan. sonunu getiremem biliyorum ama olsun yazmak istiyorum. belki o da öyle yarım roman diye bir tür yaratır:) en azından bunu kim oynayacak bunu hangi tv ye satacağım diye derdim olmaz. biri basar da yayınlarsa sağolsun basmazsa da sağolsun. kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime:))