Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

9 Haziran 2009 Salı

sempozyum yerine güne gelen kadın grubu!

Kadın eşittir çene. Dinmek bilmeyen bir uğultu var salonda. Kürsüde konuşan da bir bayan ama salondakilerin uğultusundan sesini duyuramayan bir bayan. Hazırlanmış, emek sarfetmiş, bilgi alışverişi demiş, beyin fırtınası demiş kalkıp gelmiş. Koca bir hayal kırıklığı. Dinleyen bir kişi yok. Herkesin derdi saçında başında, kimin ne giydiğinde, kimin nereden geldiğinde, belli ki tanıdık olanlar hemen ayaküstü bir dedikodu çemberinde. Görev verilmiş, sırf onlar da bunu yerine getirmek için bedenlerinin oraya taşımışlar, kafaları başka yerde kalmış. Bu tip yerlere de alışkın olmadıklarından burada da gündelik hayatları devam ettiriyorlar. Bir pişkinlik bir pişkinlik. Yani canı sıkılıyor dışarı çıkıyor canı sıkılıyor içeri giriyor, canı sıkılıyor çayıyla kahvesiyle dolaşıyor, bir hava almaya iniyor vs. vs.. Kürsüdeki konu anlatıyor, hem de dinleyenlerin yaptığı işle bizzat ilgili, doğru bilinen bilgiler çürütülüyor, bilgilere bilimsel alt zemin oluşturuluyor ama kimin umurunda. Bizimkiler hak getire. Onlar herşeyin en doğrusunu bilir ya, işler hep tıkırındadır ya, ne gerek var dinlemeye di mi?
Madem dinlemeyecektiniz niye geldiniz. Gelmek isteyenlere de engel oldunuz, kontenjan işgal ettiniz. Türk milletinin bir özelliği vardır, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olurlar. Boş yer görmesin koyarlar lafı, hem de hiç düşünmeden. Herşeyi çok bilirler, hem de en iyisini bilirler. Konuşmacıların sunumları bitince salondan soru istediler. Kimsede çıt yok. Sanki konuyu dinlediler de herşeyi çok anladılar, sildi süpürdüler anlatılanları, hatta yuttular bilgileri de soru sormuyorlar. Aslında tabiri caizse apıştı kaldılar da o yüzden kafalarını sandalyenin altına soktular, sesleri sedaları kesildi. Aman bizi kimse farketmesin, yanılıp da bize kimse bir şey sormasın. Çünkü verecek cevapları yok, onlar sadece dinlemeye geldiler, onu da yapmadılar ya o ayrı konu. En sonunda oturum yöneticisi artık dayanamadı, hafiften bir dokundurdu onlara. Salondaki dinmek bilmeyen uğultuları dile getirmeden lafını soktu. Ohh ne iyi oldu. Birden herkes sus pus oldu. Kabahatlarinin farkındalar ama salondaki klimalara da laf etmeden geri kalmadılar. Bütün suç yıkıldı zavallı klimaların üstüne. Herkes herşeyin farkında bahaneler boşuna, rezillik diz boyu.
Eğitimsizlik, cahillik, görgüsüzlük, pişkinlik kötü şeydir. Eksiği bilip doğruyu aramamak, doğruyu arayana saygı göstermemek, ukalalık yapmak kötü şeydir. Biz böyle bir toplumuz, meyve veren ağacı da taşlamayı pek severiz. Ne bizim olsun ne de bir başkasının.. Bencilliğin daniskası, yok bunun ötesi!!

2 yorum: