Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

6 Haziran 2009 Cumartesi

Üç Kızkardeş...
Çehov'unkiler kadar ünlü olmasalar da onların da kendilerine göre bir tanınmışlıkları var. En azından benim gibi renkli bir kişiliğin arkadaşları onlar. Daha ne olsun di mi? Hem zaten Çehov'unkiler pek de sıkıcıdır, gitmek isteyip gidemezler, yapmak isteyip yapamazlar, durdukları yerde aksiyon yaratırlar. Bunlar öyle mi? Aksiyonu dibine kadar yaşarlar, yaşatırlar. Üç farklı karakter, üç ayrı dünya. En büyükleri N. tam bir çılgın. Bir abladan beklenmeyecek kadar özgürlükçü, dağınık, savurgan, gece kuşu. Ortanca da bir N. O büyük ve küçüğün dengeleyicisi. Abla olması gereken yerde abla, küçük olması gereken yerde küçük. Tam bir sürat makinesi. Ben kendimi hızlı, atik, çevik, övünmek gibi olmasın pratik zeka sanırdım ama bu kişilik beni ikiye hatta üçe katlar. Hop kalkıyorum der kalkar hop oturuyorum der oturur, hop giyinir, hop soyunur, hop yer, hop içer böyle bir şey işte. Küçük olan B. Büyüğün yerine getirmediği sorumlulukları yerine getirir, kendini frenlemesini bilir, evi derler toplar, yemek yapar, misafir ağırlar. Peşine takıp bir yere götürdüğünde seni yüceltecek cinsten bir şahsiyet yani. Valla ben üçünden de çok memnunum. Beni eğlendiriyorlar, bana güven veriyorlar, beni anlıyorlar, dert ortağı oluyorlar, tatil arkadaşı oluyorlar daha bir çok şey aklıma gelmeyen...
Şimdi bu üç kızkardeş benim bir apartman yanıma taşındılar. Mutluluğumu anlatamam. Onları bu kadar yakınımda görmek bana hem güven veriyor, hem beni çok mutlu ediyor. Canım sıkıldığında, onlara ihtiyacım olduğunda ya da onların bana ihtiyacı olduğunda iki adım ötede olmaları İstanbul gibi koca metropolde her arkadaşa nasip olacak cinsten bir şey değil. Bugün taşındılar. Beni meşgul etmek istemediklerinden bana haber vermemişler. Tesadüfen öğrendim ve koştum hemen. Her yer her yerde tam bir bayram evi. Yerleşmeye çalışıyorlar. Beni bulaştırmak istemediler. Annesi ve babası da gelmiş. Ne yapayım da bunlara yardım edeyim dedim. Koştum eve geldim. Kardeşime börek yaptırdım. Doldurdum bir tabağa götürdüm. Nasıl memnun oldular, annesi babası özellikle defalarca teşekkür ettiler. Tabi biraz da kızlarını benim yanımda emniyette hissettiler, güven duydular bana. Bu duygu beni çok memnun etti. Birileri beni adam yerine koydu:)
Bugün güzel bir gün, her yönüyle... İsteklerimiz, emellerimiz her zaman nihayete ulaşmıyor, ulaşmasını da beklemiyorum ama her zaman da kursağımızda kalmak zorunda mı? Ki benim için hiç şaşmaz, sürekli kursağımda kalır, öksürsem de çıkmaz. Hep bir öksürme olayı, hep bir boğulma, hep bir hazmetme, hep bir geri durma... Arada işte şu an mutlu olduğum durum gibi iyi olaylar da oluyor. Yukarıdaki bunlarla idare et diyor, çok şey isteme, senden kötülerine dön bak diyor. Eğer ders alacaksam da iyi şeylerden değil kötü şeylerden ders aldırıyor. Yani arada insan daha iyi, daha güzel şeylere özenip istemez mi? İçimdeki ses "yoook dur orada senin onu istemeye hakkın yok, kötüye bak şükret" diyor. Ehh napalım, elimiz mahkum hadi öyle olsun diyorum. Demesem de değişen bir şey olmuyor zaten. Alıştım bu duruma, modern polyanna durumu. Elimdekiyle yetinmesini öğrendim kısacası. Şimdi bu güzel anların tadını çıkarmayı daha çok seviyorum...İyi ki varlar, iyi ki geldiler...Hoşgeldiniz komşularım:)

1 yorum:

  1. aman efendim hoşgelmişler... değişiklik iyidir... sanırım bu aralar herkesin hayatında yenilikler, güzellikler oluyor. Allah bozmasın. amin.

    YanıtlaSil