Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

13 Kasım 2009 Cuma


Boş bellek...

Ben doğduğumda hiç bir şey bilmiyormuşum, ya da hiçbir özelliğimle dünyaya gelmedim. Herşeyi yaşayarak öğrendim. Hani insanlar geçmişlerinden bir şeye, bir mirasa sahip olurlar. Bu sadece maddi anlamda değil, kişilik anlamında, karakter anlamında, hayata bakış açısı anlamında. İnsan sabırlıdır bilinir tekrar sınanmaz, insan metanetlidir bilinir sürekli metanet göstereceği olaylar karşısına çıkmaz, insan aşık olur bilinir devamlı bitmek zorunda kalmaz. Kısaca insan doğduğunda yazılımına bazı şeyler yüklüdür. Benimki bomboş. Ben dünyaya gelirken şöyle olmuş muhtemelen: Herşeyi deneme-yanılma yoluyla öğrensin, kendi çalışsın, kendi öğrensin, armut piş ağzıma düşü rüyasında bile görmesin, sürekli yukarıdan sınava tabi tutulsun gibi bir yazılım programını bana yüklemişler. Ya da çıkışta doğum melekleri arasındaki bir kavgaya kurban gittim de, programlar karıştı bu halde doğdum. Orasını Allah bilir.


Mesela aşk verir, hemen ardından acısını da yanında verir ki bu nasıl bir şeymiş öğrensin. Mutluluğunu yaşatmak gibi bir programı kurmamışlar bu belleğe. Muhakkak acı olsun, Allah muhafaza mutluluk ömür boyu sürerse bu bir şey öğrenemez diye. Kısa kısa yeter. Sanki, sırf bir fikrim olsun diye bir sürü adam tanıdım, hiç biri uzun ömürlü olmadı. Sonra sabır. Beni sınamak için her gün karşıma binbir türlü olay gelir. Bakalım buna nasıl dayanacağım, nasıl bir formülle işin üstesinden geleceğim diye. Eğer çözdümse daha zoruyla karşıma gelinir. İnternette oyunlar var ya başarırsın bir üst levele gelirsin, işte öyle bir şey. Sonu yok yani. Sürekli zekam test edilir. Başıma çeşitli olaylar gelir, olay mahallinde ben yer alırım. Diyelim işteyim, benim olduğum gün baskın olur, teştişe gelinir. Sokaktayım, bomba atılır oradan geçen ben olurum, yolcular, şöforler birbirini döver, gaz bombası yerim nefesim tıkanır ölecek gibi olurum. Ev sahibim herkesinkinden fazla zam ister, attığım her adımda devlet benden vergi alır. Çarşıda pazarda kazıklanmamak için gözümü dört açarım. Arkadaşım arabayı kullanırken yol bilme özürlü olduğu için ön koltukta iki elim dizlerimin üstünde gergin bir oturuşla yolları karıştırmamak için tetikte olurum. O görev bile bana düşer. Evde sosyal ya da maddi manada bir iş olacaksa önce bana başvurulur. Öne geçip önderlik etmemi isterler. Başka zaman akıllarına gelmem. Ee tabi bu durumlarda kendimi en az zararla olaylardan kurtarmak için zekamı azami ölçüde kullanmak zorunda kalırım. Şöyle romalı pozisyonunda yatmayı ne çok özlerim, birisi de benim sorumluluğumu alsa da ben de köşede kıvrılsam. Dünya umurumda olmasa. Nerede o günler! Benim program sürekli çalışmaya ayarlanmış. Ev almak istiyorum, bir türlü para biriktiremiyorum, araba almak istediğimden ben emin değilim. Agresifim biraz neme lazım yolda bir laf derim, oracıkta şoförler kafa göz girerler bana.

Şimdi, bazıları dünyaya ortamları hazırlanmış halde geliyor. Bense dünyaya geldikten sonra ortamımı kendim hazırlamak zorundayım. Bunun için önce birey olmak, sonra eğitimli olmak, sonra iş, para, konum, aşk sahibi olmak için çalış babam çalış. Ben sürekli sınandığım için buradaki sınavım bitmek bilmiyor. Bu acıyı öğrendi başka bir acı bu olmadı bir başkası. Yeter ki bu işlerin acıların bir sonu olmasın da ne olursa olsun. Oysa şanslı azınlık, hiç böyle dertlere sahip değil. Acıyla tanışması gerekmez, aşk gelir onu bulur, iş gelir onu bulur. Zaten bir takım eğitimleri çocukken farkında olmadan almıştır. Sorarsan benden mutsuz o ayrı. Tatminsiz şeyler! Ben çocukluğumda ne bisiklete binmeyi bildim, ne yüzmeyi, ne araba kullanmayı, ne tenis oyanmayı, ne de ingilizceyi en basitinden. Hepsini sonradan sırf bu şanslı azınlığa dahil olayım diye paralar dökerek, ekstra zamanlar yaratarak öğrendim. Eşitlik meşitlik yok, demokrasi yok, sosyal devlet yok. Kimse martaval okumasın. Ezip geçmek var bu dünyada.

Bir çocuk doğduğunda ortamı fiziksel olarak hazılamanın dışında, bu özeni onların gelecekleri için de göstermek gerek. Bunlar insanın elinde olan şeyler, tabi bi de insanın elinde olmayan şeyler var. Şu benim yazılım programı gibi yukarıdan
hazırlanmış olanlar için söylüyorum. İnsaf diyorum, niye herkes aynı derecede sınanmıyor da ben bir duyguyu öğrenmek için yüz kere sınanıyorum. Öğrendim ben, acıyı, nefreti, öfkeyi, tahammülü, sabrı, iyiliği, kötülüğü, basireti, sağduyuyu, merhameti... Keşke herkes benim gibi olsa. Hep diyorum DÜNYADA ADALET YOK!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder