Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

2 Kasım 2009 Pazartesi

Meslek etiğini balkonda asılı etek olarak algılamak...
Yaklaşık bir aydır işimle ilgili bir sertifika programındayım. Gideceksiniz dediler, gittik biz de. Hani öyle gönüllü falan değilim böyle şeylere. Bu işte bir kariyer düşünmediğim için sallamıyorum yani sertifikayı, eğitimi, semineri, sempozyumu... Neyse başladık işte. İlk günler teori vardı iki hafta kadar. Önceleri çok sıkıldım, çünkü mütemadiyen yok efendim siz öyle olmalısınız, yok efendim böyle olmalısınız, etik olmalısınız, sabırlı olmalısınız, pratik olmalısınz, herşeyi bilmelisiniz, uygulayan, uygulatan, uygulatılan olmalısınız vs. Bu cümle en son üst-insana gelir dayanır. Ben bilmiyorum böyle bir insan doğmuş mu, yaşıyor mu, varsa dünyanın neresinde, nasıl bir yaratıktır merak ediyorum. Böyle saçmalıklar yüzünden çok sıkıldım teoriden ilk bir kaç ders. Sonra gündelik hayatta olduğu gibi, ya da bizim pratikte yaptığımız gibi olan konulara gelince herkes bir gevşedi kendine geldi, derse katılım oldu, zevkli hale geldi ve derslerin neticede faydası görülmeye başlandı. Son bir haftadır pratiğe geçtik ve bunun için İstanbul'un muhtelif semtlerinde yedi ayrı noktada işimizi icra etmeye başladık. Amaç başka yerlerde bu iş nasıl icra ediliyor, fiziki şartlar ne, teknik donanım ne gibi konularda ufkumuzu genişletmek. Yoksa gittiğimiz yerlerde çalışmamız söz konuzu değil. Öyle iki günde ekibe ortama adapte olamazsınız. Herkes bunun bilincinde. Kalktık düştük yolllara biz de, bugün bu yakadasınız yarın öteki. Öyle bir şey ki gidiyosunuz, kendinizi tanıtıyosunuz -sizi karşılayanlar oraya ne için gittiğinizi bildiği halde size uzaydan gelmiş yaratık muamelesi yapıyorlar ama olsun bir dahaki programa onlar dahil olacaklar ve ebesininkini onlar da görecekler- uygulama yapılan alanları geziyorsunuz, ortamı ve insanları tanımaya çalışıyorsunuz, özellikle fiziki koşullarla kendi çalıştığınız yerin koşullarını karşılaştıryorsunuz. Bu her gittiğiniz yerde yeniden başlıyor. Bir yere en fazla üç gün gidiyorsunuz hatta bazı yerlere bir gün gidiyorsunuz. Daha burası neresi, buraya nereden gidilir -malum burası İstanbul- öğrenmeden hop başka bir yere geçiyorsunuz. Yani daha bir sürü şey ama özetle mesaiye geç kalmamak için, en kısa yol hangisidir diye akşamdan ibb haritasından yol iz aryırsonuz da yine de insanları memnun edemiyorsunuz.
Bu kadar lafı niye anlattım? Bugün gittiğimiz bir yerde bize öğrenci muamelesi yaptılar, farklı bir tavırlara büründüler. Bu da beni, olabildiğince gerdi. Şu anda, yarın aynı tutumla tekrar karşılaşırsam sözleyeceğim sözleri şöyle bir hafızamdan geçiriyorum ki, onlara fırsat vermeden makineli tüfek gibi lafları sayabileyim. Sabah gittik, hoş karşılanmadık. Sanki biz keyfimizden, kendi isteğimizle gidiyoruz oraya da, onlar da bize tafra yapıyorlar. İş başladı, arkadaşlarla şöyle bir etrafı dolaştık hem de kendi başımıza. Yetkili biri başımıza geçip burası şudur, şurası budur, bu odaya girilir bu odaya girilmez diye bizi bilgilendirmedi. Biz kendi halimizde saldım çayıra mevlam kayıra durumunda araziye çıktık, sonra da yapacak bir şey olmadığından çay odasına gidip oturduk. Öyle ki bu işte ayak altında olmak da sorun olur. Nihayetinde ben bu işi 13 yıldır yapıyorum, bana orada öğrenci mualamesi yapanları cebinden çıkarırım o ayrı konu. Ayrıca hani her gittiğimiz yerde başka muamele. Birisi bir şey yapmayın gerek yok der, birisi bir gün de size ne göstereceğiz ki zaten biliyorsunuz der, birisi içeri bile almaz imzanızı atın gidin der. Eee biz de pinpon topuna döndük, bir oraya bir buraya ne yapacağımızı şaşırdık. Neyse yetkili içeri gelip siz odalara girip çalışabilirsiniz, benim eleman açığım var, yardımcı olabilirsiniz falan dedi. Ha bi de adlarınızı alayım sonra değenlendirme kısmında lazım olur dedi. Bizde bir hönk durumu. Ya, değerlendirme durumu denince aklına yaptığın iş geliyor da, acaba sabahtan beri biz buradayız niye yanımıza gelip ortamı gezdirmediğin, insanları tanıştırmadığın, yardıma ihtiyacın olduğunu söylemediğin aklına gelmiyor. Yardım istemenin de bir adabı, bir usülü olur. Öyle bir misyonla buraya gönderilmedik o ayrı. Ki biz tampon eleman değiliz, biz açık kapatmaya gitmedik, stajyer değiliz. Yaptığımız iş çok önemli olduğundan -ilk günden- tanımadığın, ortamın acemisi olan insana oda ve sorumluluk teslim edilmez, niye bunlar aklına gelmiyor. Bi de kalkmış değerlendirme diye üstü kapalı tehdit tavırları içine giriyorsun. Programın sonunda da biz onlara öyle değerlendirme notları vericez. Biz sertifikayı onların engellemelerine, sabote etmelerine rağmen alıcaz. Çok istediğimden değil ama daha önce bu programdan kalan olmamış bu konuda bilgim var. Ama bizim değerlendirme notlarımıza göre onlar uygulama alanından çıkarılıyorlar böyle de bir bilgiye sahibim. Ha, bu çok önemli mi? Benim için tabi ki değil. Maksat yeşillik olsun, onlar da bir dahaki programda bizim yaşadıklarımızın aynısını başka yerlerde yaşayacaklar. Sözüm mesleğimdeki beyin özürlü, enbesil insanlara. Ondan sonra sertifika programında ilk dersler meslek etiğine falan ayrılmasın. İnsanlar bir kere meslektaşlarına insan muamelesi yapmıyorlar ki karşılarındakilere yapsın. Beyninde var olan hücreleri de böyle fitne fesata ayrıdıkları için mesleklerinde olsun, hayata bakış açılarında olsun, yaşam tarzlarında olsun bir adım ileri gidemezler. Sürekli de hallerinden şikayetçi olup ona buna bok atarlar. Kendilerine dönüp bakacak basiretten yoksun oldukları için toplum içinde böyle küçük insan olmaya da mahkum olacaklar. Vizyonu olmayan ayaktakımı olmak size yeterli gelir. Kusura bakmayın fazlası sizi bozar.

2 yorum:

  1. vay canınasını... gayet akıcı bir üslubla anlatmışsınız, derdinizi...
    bu bahsettiğiniz modelleme her yerde. sadece gidip görmüyoruz işte, mesele de bu...
    görmemek gerek... :D

    YanıtlaSil
  2. öyle rahat bir tip olabilsem de görmesem keşke... gözüme gözüme sokuyorlar:))

    YanıtlaSil