Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

17 Aralık 2009 Perşembe


yorum farkı...


Bir kaç ay önce bir filmin çekimlerine gitmiştim, yapımcısı beni davet etmişti daha doğrusu. Sebebini de şöyle açıkladı: Yazıyorsunuz ama yazdığınız sahnelerin bütçemi zorlamasını istemiyorum. Bakınız bu sahnenin bana maliyeti şu falan gibi. Yani helikopter düşürme, evi patlatma, ortalığı birbirine karıştırma gibi kıcasa ucuz sahneler yaz dedi. Ben de "iyi de bu benim hayal dünyamı kısıtlamaz mı, bu kaleme müdahale, hayal dünyasına müdahale değil mi, ben böyle düşünerek kendimi kısıtlarım ortaya bir şey çıkmaz" dedim. Düşündü, düşündü "haklısın" dedi. Bence "önce yazayım, bütün bildiklerimi, bütün hayal dünyamı ortaya dökeyim, sonrasında değiştirebilecek alternatif neler var diye konuşalım" dedim. Doğru dedi. Çekimleri izlemeye devam ediyoruz bir yandan da. Bir sahne var belki yirmi kere çektiler, kestiler, olmadı çünkü. Yönetmen ve yapımcı sinirleniyor, bağırıyor, çağırıyor. Ben de ürktüm bu küfürlü bağrışmalar arasında. Arada bana da dönüyor, kötü bir imaj çizmemek için niye küfrettiğini açıklamaya çalışıyor. Derken bana döndü ve " bizim işimiz zor değil mi?, sizinkine benzemiyor" dedi. Ben önce bir durakladım, anlamaya çalıştım. Sonra "evet sizinki zor ama daya iyisini yapmak için vakit var, sürekli tekrar var. Halbuki biz de tekrar yok, yaptın yaptın yapamazsan ikinci bir şans yok, çünkü hasta çoktan ölmüş olur" dedim. Adamın ağzı açık kaldı yorumuma ve kahkahayı patlattı. "Çok ilginç buldum yorumunuzu" dedi. Ben de işlerimizi karşılaştırmasını ve en azından zorluk derecesini kıyaslamasını ilginç buldum.

1 yorum: