Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

23 Ocak 2010 Cumartesi


bu havada ya sıcak bir ocak ya sıcak bir kucak...


Sabah uyandığımda saat on buçuktu. Abim akşam bende kalmıştı. Kahvaltıda ne hazırlayayım diye düşünmeye başladım. Zaten hafta sonları fazla yatak keyfi yapmayı sevmem. Daha da erken kalkabilirdim ama bugünün karlı bir gün olacağını dün akşamdan biliyordum, dışarı çıkamayacaktım, gece bu bilgiyi bilinçaltıma sıkıştırıp uyumuştum. Yatakta şekerleme yapmaktan da pek hoşlanmadığım için kalktım salona geldim, bilgisayarda biraz oyalanayım dedim. Kahvaltı için erken bir saatti. Abim bu saatte kalkmaz, gece beşte yatmıştı çünkü. Bir iki haber okudum, maillerimi kontrol ettim, facebook, twitter baktım. Biraz zaman geçti, mutfağa geçip çayı koydum ve ekmek almak için dışarıya çıkayım dedim. Dışarıya bir göz attım ki göz gözü görmüyor kar fırtınasından. Camı açıp başımı dışarı uzattım. Öyle bir fırtına sesi geliyor ki , önünde olsam kesin İstanbul dışına bir yere atardı beni. Dedim ayağıma taş bağlayıp da mı çıksam acaba. Kilom azdır, allah muhafaza bir uçarsam en yakın nereye konarım kimbilir. Gerçi havada donarım büyük ihtimalle. Sonra küt birinin başına. Keşke dün akşamdan ekmeği alsaydım diye geçirdim içimden. Baktım olacak gibi değil, evde bir dilim ekmek yok, mecbur gidip alacağım. Kuzey kutbuna gider gibi üstümü giyindim ve çıktım. Bir uyurgezer gibi etrafa dokunarak ve gözümü açmadan markete girdim. Aynı hızla ve teknikle geri geldim. Güzel bir kahvaltıdan sonra abimi dışarı attım, bu kadar misafirlik yeter diye. Sonra evet sonra ev bana kaldı. Fimleri elimden geçirdim hangisini izlesem acaba, bir iki tane seçtim. Biri "aşk rekabetten doğar" , ki film bozuk çıktı. Bir kere daha küfrettim eminöndeki korsan dvdcilere. Ucuz etin yahnisi kötü olur derler. Neyse ikinci film "coco chanel". Güzel bir filmdi, audrey'in performansı iyiydi fakat vasattı bir yandan. Bu yıl en iyi kadın oyuncu dalında oscara aday gösterilmiş. Bilmiyorum ama oscarı da çok önemsediğimden değil ama öyle ödül alacak bir oyunculuk performansı görmedim. Sıradandı, ne içsel ne dışssal bir aksiyon gördüm. Bir biyografinin filmi ama ben dramatik aksiyonu her zaman önemsemişimdir. Avam zevkimden mi bilemem.


Ara ara dışarı göz atıyorum. Çocuklar mutluluktan dört köşe olmuş, kartopu oynuyorlar, poşetlerin üzerinde kayıyorlar, çığlık atıyorlar. Beni camda gördüklerinde bana da gel gel işareti yaptılar. Camı açtım, allahım buz gibi bir hava yüzüme vurdu. Onları izlemek zevkliydi ama çok soğuktu, dondum. Camı kapatıp battaniyenin altına geri döndüm. Bu buz gibi soğuğu görünce iyi ki sıcak bir evim var dedim. Allah evsizlere, sokak çocuklarına, fakirlere yardım etsin. Benim eski işyerimde bir şefim vardı. Bir gün, hava bir yağmurlu, bir soğuk ki dışarı adım atılmıyor. Ve bu abi camdan bakarak, ilk defa ondan duyduğum bu özlü sözü söyledi. "Bu havada ya sıcak bir ocak ya sıcak bir kucak". Onu buradan saygıyla anıyorum.


Şimdi diyorum, sıcak bir ocağım var ama şu yıllardır özlemle beklediğim sıcak kucak da olsa fena olmazdı. Bu yılki ümitlerimi ayın onüçünde yiyip rüyaya yattığım çöreklere bağlamıştım ama yine fos çıktı. Yine ters köşeye yattım. Oysa öyle bir heyecanla yemiştim ki onları. Ben normalde her gece binbir rüya görürüm. O gece de ara ara uyanıp ne gördüm ne gördüm diye uykulu halimle aklımı başıma toplamaya çalıştım. Bir taraftan rüyalarımı hatırlamak, bir taraftan da işe yarar içinde erkek olan rüyaları ayıklamak için uğraştım. Bu da değil diyerek tekrar uykuya daldım. Olmadı bir daha. Derken sabah oldu. Uyandığımda benim brad pittimden eser yoktu bu rüyaların hiçbirinde. Garip bir durum vardı ama. Onun kankası gece boyunca rüyalarımda fink atmıştı. Gece uykulu halimle onun varlığıyla ilgilenmedim. Ne de olsa benim görmek istediğim başka biriydi. Sabah tekrar gözden geçirirken bir de baktım ki bu bütün gece benim yanımdaymış. Ve tam da çörekleri yiyip görülecek rüya cinsinden. Bana bir şey vermişti. Bu alada kolotu geleneğine göre yanındaki erkeklerden hangisi sana su ve benzeri bir şey verirse o evleneceğin kişi olacaktı. Kafama birden dank etti. Nolcaktı şimdi. Bunu hiç düşünmemiştim. O değil kankası. Ve eğer bu gelenek doğruysa, bir gün ben bu herifle evlenecektim. O ve kankası hep birlikte, her ortamda... Ve O, hep benim gözümün önünde. Ne zor bir durum. Bence ben rüya değil kabus görmüşüm. Böyle bir evlilik yapmak istemem. Dağlara taşlara yarabbim. Diyelim ki, kara kaderim kör talihim, aklım başımda değilken kankasına evet dedim. Sonrasını düşünemiyorum. Oyun oyun bir yere kadar, sıkılırım kendimi bir yerde açık ederim. "Ben seni değil onu seviyordum aslında, bu hep böyleydi ona aşıktım falan" derim. Bu lafa da adam çekip vurur beni, "vay seni gidi kahpe" diye. Anam, anam böyle bir son istemem ben. İnanmıyorum bu çöreklere. Allahın yanmış kömür olmuş çörekleri mi benim evliliğimi belirleyecek. Saçma bir şey. Bu sırf eğlence olsun diye eski insanların kendilerini eğlendirdikleri karnaval havası yarattıkları bir ritüel. Eskiden böyle özgürlük mü vardı, şehir mi vardı, kadının çalışması mı vardı, internet mi vardı, telefon mu vardı. İnsanların başka şansları yoktu, bu günlerde birbirlerini görüp seveceklerdi. Aşklarını birbirine söyleyemeyen gençler bu geleneğe sığınıp aşkalarını birbirlerine itiraf edecekti. Ben yapmadım miki fare yaptı gibi, "ben istemedim rüyamda gördüm, kısmetimmiş demek ki" diyerekten kerametlerine ermişler. Bu o günlerde geçerliymiş ama bugünlerde bunun yeri yok. Erkek hoşlanırsa gelir söyler, ki kızlar da artık açık sözlü naz yapmıyorlar, karşı taraftan beklemiyorlar. Dünya tersine döndü de bu gelenek mi dönmedi. Ben inanmıyorum, hiç inanmamıştım zaten. Benimki sırf eğlence olsun, muhabbet olsun diye idi. Bak gerçekten rüyamda onu görmedim diye değil, gerçekten inanmam öyle şeylere ben, batıl inanç yavrum onlar batıl inanç. 21. yüzyılda böyle şeylere yer yok.


Koltukta, battaniye ve ben iyi bir ikiliyiz. Sıcak bir battaniye de sıcak bir kucak gibi olabilir, sarılır yatarsın. Elinde bir mısır patlağı kasesi, karşında güzel bir film. Tam bir kış sahnesi daha ne olsun.


Not:Kömürleşmiş çöreklerin kerameti bir dahaki yıla kaldı. Bu kez beş on tane birden yiyeceğim, belki susarım da rüyalarımın gerçek prensi gelir:)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder