Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

7 Mart 2010 Pazar


Acemilik...Ustalık...


Bendeki tembelliğin boyutunu konu alan yazıyı daha önce yazmıştım. (neden bu kadar ara verdiğimin sebebi diye lafa böyle girdim). Bayağı bir ara verdim, canım da yazmak istemedi açıkcası. İşimi değiştirdiğimi söylemiştim, adapte olmaya çalışıyorum, evet çok çalışıyorum. Acemilik var tabi, kaba hatlarıyla bildiğim bir iş ama daha önceki işimin yanında bu, biraz ince iş. Detay çok, farklı bir alan, farklı enstrümanlar, en önemlisi farklı insanlar. Ki bu son söylediğim aslında işin en önemli kısmı. İş değil huy öğreniyorum. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı derler ya, aynen öyle. Bunun yanında bu yiğitler bir de kendilerini dünyanın en özel, en zeki insanları sanıyor. Bir ego var ki olayın içinde sormayın gitsin. Benim gibi, insanları anında boka sokup çıkarmakta usta olan, hatta bundan zevk alan birisi için bu çok sancılı bir durum. Tanımıyorum onları, kim neye ne tepki verir bilmiyorum, iş ne kadar ciddi olursa olsun ortamı yumuşatmakta maharet sahibi olarak ben susmak zorunda kalıyorum. Görülmemiş bir şey. Ama işte hayat bu, ne zaman başınıza ne geleceğini bilmiyorsunuz, kişiliğinizi baskılamak zorunda kalabiliyorsunuz. Bazen bu kıçları kalkmış insanların aslında ne acuze yaratıklar olduklarını onlara bizzat göstermek istiyorum. Sabrediyorum, ama sonunda volkan gibi patlayacağım. Eğer insaflı birine denk gelirsem ve meramımı anlatabilirsem, tabi ki iyi kıvırabilirsem oradan şutlanmam. Yoksa bu volkan patlarsa onlar da beni patlatır. Benim gibi dilinin kemiği olmayan, laf söylemekte insan ayırt etmeyen birisinin orada tutunması zor. Bu insanlar kendilerine yukarılarda, başka gezegende köşkler satın almışlar, oradan biz dünyadaki zavallı insancıklara arada bir selam verme alçakgönüllülüğünü gösteriyorlar. Alacağım hepsinin paçasının aşağıya:))


Bunlar işin esprisi ama gerçeklik barındıran espriler. Şimdi ben buraya ilk başladım, eşekten dönmüş sıpaya döndüm. Bir tuhaf oldum, yıllarımı verdiğim işyerinden ayrılıp, hiç tanımadığım bir yere gidip işe başla.dım Arkadaşlar çok sıcak karşıladı beni, insanın iş arkadaşı ancak bu kadar iyi olur, o derece yani. Bana hiç acemilik çektirmediler, ki bu duygu çok kötüdür, ilk işe başladığımda bu duyguyu çok yaşamışımdır, tavsiye etmem. Yıllar insanı palazlıyor, burada öyle bir şey hissetmedim, işi bilmediğim halde. Gerçi sakın bana acemi muamelesi yapmayın, ben çömez değilim, işe yeni başlamadım diye sevimli bir uyarıda bulundum. Esprinin altındaki ince nükteyi anladılar ve ona göre davrandılar. Çok yardımcı oldular.


Burada insanlar gerçekten çalışıyor. Benim eski işyerimde insanlar işten çok laf üretirlerdi. Burada gerçekten çok iş var, işin ucu bucağı yok. Bu yüzden kimse kimsenin kaşıyla gözüyle ilgilenmiyor. İş çok ama adil bir sistem var. Ben acemi olduğum için yoruluyorum, öğrenmeye çalıştığım için hem beynim hem bedenim yoruluyor. İşi öğrendikten sonra rahat. Benim sıkıntım biraz da bu. Öyle bir yapım var ki hopp herşeyi bir anda öğrenivereyim istiyorum. Bir tezcanlılık, bir heyecan ki sormayın. Arkadaşlar çok sakin ve rahat olduğumu iddia ediyorlar ama içimdeki aksiyondan kimsesin haberi yok. Bi de ben yaptığım işle, öğrenirken yaşadığım süreçle ilgili kendimle dalga geçiyorum. Bunlar da beni rahat sanıyorlar, kendimi eleştirmem onlara bunu ifade ediyor. Halbuki içimdeki aksiyonu dışa atmaya çalışıyorum kendimi eğlendirerek bu gerginlikten kurtulmaya çalışıyorum. Kendimi iyi biliyorum, neyi yapıp neyi yapmayacağımı, bu biraz da olgunluk ve meslekte pişmekle alakalı. Öyle çok tedirgin olmuyorum, ucunda ölüm yok ya. Bir an önce öğrenmek isteyişim bir an önce işin rahat kısmına geçmek, ezberden de o işi yapabilmek için. Bazen sıkıştığımda benim de başka yeteneklerim var diyorum. Onlar spesifik bir alanda uzmanlar ama benim uzmanlıklarım onlardan çok. Onlar bunu biliyor ve yeri gelince beni takdir ediyorlar. Olaya çok iyi adapte olduğumu söylüyorlar. Ben öyle dolduruşlara gelmem ama. Bunlar bir an önce işi bana öğretip kendi köşelerine çekilmek istiyor. Ama yemezler, "hayır ben daha öğrenmedim, herkese uygulanan sistem bana da uygulansın" diyorum. Kahraman olmanın iyi olmadığı bir iş çünkü. Ben o çarktan yıllar önce geçtim.


Bahsettiğim üst insanlar, arkadaşlarımın dışında olanlar. Onlar işin beyin kısmı, biz iş gücüyüz. Hepsinin maskesini düşüreceğim, yola getireceğim onları. Onlar daha beni tanımıyor. Ben de acele etmiyorum kendimi tanıtmakta. Bir iki kez kendimi tutamadım konuştum. Şimdi o kişiler peşimde dolanıyor, bizim odaya gelsene, gel bir iki konuşalım diye. Yüz vermiyorum. Aslında bir taraftan da hikaye topluyorum, senaryolarım için ilginç tipler var burada. Umarım işler hep rayında gider, sorun olmaz, hayat güzel olsun, insanlar güzel olsun, herşey güzel olsun...


İşin özeti bu: farklı insanlar, farklı atmosfer, yolu bile farklı...

2 yorum:

  1. inşallah her şey istediğin gibi olur.
    zaten sağlam adımlarla ilerliyorsun...

    YanıtlaSil
  2. hımmm bidaha bu kadar ara verme ozaman.bu güzel blog fazla boş bırakılmamalı

    YanıtlaSil