Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

21 Ocak 2009 Çarşamba

"matruşka ile çarın hikayesi"

Şu bitirme tezim var ya, hani herkesi bıktıran, en başta beni çıldırtan... O bir Matruşka hikayesidir. Ama tersten açılan bir matruşkanın hikayesi. Bu nasıl oluyor efendim. Durun da anlatayım. Bana ilk verildiğinde matruşkanın içindeki küçük kız gibiydi. Araştırdım, okudum, yazdım. Büyüttüm onu. Beden giydirdim üstüne. O bir ikinci matruşka oldu. Araştırmalarım bitince oturdum, benim hissedişimdem yeni bir şey yarattım. Bir oyun yazdım. Üçüncü matruşkaya da bir ruh üflemiş oldum böylece. Tabi her geçen gün bedenini de büyeterek. Ohh, çok güzel oldu. Ortaya çıktı, hatları belli oldu. Gülümsüyor bana ufak ufak. Mutlu olmalı... Dördüncü matruşka surat mı asıyor ne! Halbuki bunları hep aynı bilirdik. Ona da hak vermek lazım. Görücüye çıktı. Ama bir türlü cevap alamadı. Beğendiler mi beğenmediler mi? Yazık ona. Endişeli bir bekleyiş. Vakit yok çünkü, hayat akıyor. Yakalanması lazım, hatta koşup onu aşmak lazım. Endişe yerini gerginliğe bıraktı. Çünkü bu haksızlıktı. Zaman daralıyordu ve hala arayan soran yoktu. Duramadım yerimde, içimdeki kemirgen yedi bitirdi beni. Atağa geçtik. Tühh bee! Geçmez olaydık. Meğerse işi vaktinde yapmamak lazımmış, olabildiğince sermek, yaymak, oturmak hatta el ense yatmak lazımmış. Boşuna telaş yapmışım. Boşuna yapmışım dördüncü matruşkayı. Yormuşum kendimi. Daha çokkkk vaktim varmış. Mış mış da mış mış...

Elimiz mahkum, oturduk beşinciyi yapmaya. Hem dördüncü biraz gevezeymiş, sustaracakmışım onu. Ee, peki onu da yapalım. Artık uzaklaşıyorum ondan. Araya mesafe koyduk. Çocuğumu değiştirmek istemiyorum ki. O böyle güzel. Neyse. İçimden de pek gelmiyor ya. Orasını burasını tırtıklıyorum, oyuyorum, virgül koyuyorum, nokta koyuyorum. Bitti dedik bu beşinci. Herhalde istedikleri gibi olmuştur. Suskun bir kız, tırsak, korkak ne dersen de işte. Benden uzak. Gösterdik, hem de zamanında. Yine tık yok. Yahu ne oluyor anlamıyorum. Sorun ben de galiba. Niye vaktinde yapıyorsun ki. Bu dakiklik neden? Yaptın da ne geçti eline. Okuyan bile yok. Şaşırmıyorum da, kendime şaşıyorum. Nedir bu acele? Anladım, kesin sorun ben de. Ben herşeyi ters anlıyorum (Zaten herkes öyle diyor ya neyse). Bekleyeyim diyorum. Beklemeye çalışıyorum. Deniyorum bildiğim beklemeleri. Olmuyor işte huy! Yine dürtüklüyorum. Hu hu! Ben geldim. Bir şey söyleyin, yol gösterin. Duruyorlar önce, sonra duramıyorlar. Üzülüyorlar çırpınışlarıma herhalde. Yoksa önemsediklerinden değil haa! Belki de görmek istemiyorlar artık. Bekle döneceğim sana diyor. Bu Rus Çarı olmalı. Benim beşinci matruşkam öldü öldü dirildi. Yazık bee! Topluyorum malzemeyi, beklemeye alıyorum.

Yeniden oynuyorum virgülü, noktası, ünlemi, noktalı virgülüyle tabi bir de soru işaretiyle. Tamam diyorum. Evet, bu altıncı matruşka. Bunun artık ellenecek, yapılacak yeri kalmadı. Bir hamle daha olsa toptan yıkılır. Son hali budur. Görücüye çıkıyor ama başına gelmeyen kalmıyor. Ooo, yok efendim gözünün üstünde kaşı var, yok arkasında çıban var, yok tüyü var, yok sakalı var. Yani anlayacağınız var oğlu var. Herşeye tamam da bunlar bugün mü oldu? İlk matruşkada da vardı. Neredeydiniz bugüne kadar. Tabii ben erken getirdim, siz okuma zahmetine katlanmadınız. Ne önemi var, burada usta var zaten. Ismarla yapsın. O kadar kolay oluyor. Modelini baştan verseydin de sonra doğmuş bebeği yeniden doğurtmaya çalışmasaydık. Zavallı matruşkam benim. Bahtsızım, kadersizim. Olsun üzülme sen benim için ilk günkü matruşkasın. Gerisi suretlerin. Bak işte hayat böyle, her gün önüne engel çıkarır. Hesap da soramazsın. Sen her gün daha güçlü olmalısın. Mücadele denen bir şey bu. Öğreneceksin. Biraz acıyacak ama olsun acımadan da bir şey olmaz. Seni her gün oydum. Bak işte artık sen de önemsemiyorsun. Acımıyor di mi? Üfle geçsin. Şimdi gelelim son matruşkaya. Yapmalıyız, bunu da kendimiz için yapmalıyız. Üstüne kapak olacak çünkü. Vitrine böyle koyacaklar seni. İlk görünen sen olacaksın. Alttakilerin de hakkı var sen de. Onları da temsil ediyorsun unutma. Dik dur, sakın eğilme. Biraz kibirlisin ama olsun. Sana yakışıyor. Sen herşeyi hak ettin çünkü. Artık onlar eğilsin. Topu onlara attık. İster taca atarlar, ister gol atarlar. Biz yapacağımızı yaptık. Aldık alacağımızı. Aldığımızda bir şey olsa bari. Değmezdi yani. Gerek de yoktu zaten. Ama içimdeki kurt denen o kemirgen beni rahat bırakmıyor ki. Altı üstü bir imza. Onu da aldık işte. Bakalım ne hayrını göreceğiz. Öyle köşede durup mu kurtlanacak ,yoksa içime girip beni mi kurtlandıracak. Neyse. Hadi bakalım şimdi düş önüme. Önce bol köpüklü bir mocha, sonra doğru okul. Okul yolu düz gider, aman bir edalı matruşka gider:)) Bak ne güzel, tadını çıkar. Seni gidi seni. Kız arada bir gülümse, yeter bu kadar kibir. Yabancı yok, biz bizeyiz. Bari bana yapma. Şimdi anladım sen üzülüyorsun ayrıldığımıza. Bunu da nereden çıkardın? Sen hep yanımdasın. Billgisayarımdasın salak.

İşte bir tezin teslimi...

3 yorum:

  1. tekrar tekrar tebrik ediyor, matruşkanın ve senin önünde saygı ile eğiliyorum...:)

    YanıtlaSil
  2. hakikaten rus olabilir misin acaba? :)

    YanıtlaSil
  3. ben rusları severim:))

    YanıtlaSil