Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

13 Ocak 2010 Çarşamba


bu kadar tuzlu çörekten sonra susayıp rüya görmezsem böyle talihe ben ne derim!


Bu akşam rumi takvime göre ya da tabiri caizse kocakarı yılının yılbaşı akşamı, yani yarın kalandarın biri olacak. Trabzon'un Köprübaşı ilçesinde ve daha başka ilçelerinde de bu akşama özel bir kutlama yapılır. Bunun bir rum geleneği olduğu söylenir. Bu akşam bir hanenin en büyük çocuğu ile bir hanenin en küçük çocuğu, bunların biri kız biri erkek olmak şartıyla toplanır. Bu iki kişinin yanına mahalleli de katılır ve yedi eve giderek un tuz su odun toplanır. Yalnız bu iki kişinin, bunları topladıkları süre boyunca hiç konuşmaması gerekiyor. Yanlarında giden kişiler evlerden toplanacak malzemeyi ister. Yedi evinde şöyle bir özelliği olmalı: O evin anne babası tek nikahlı olmalı, başlarından başka bir evlilik geçmemeli ve bu verecekleri un tuz su odun gibi şeyleri evin kadını kendi eliyle vermeli. Sonrasında erkek olan kişi toplanan odunlardan dört yol ağzında bir ateş yakar. Kız sırtı ateşe dönük elleri arkasında erkeğin döktüğü suyla bu topladığı un ve tuzdan hamur yoğurur ve geri geri ateşe fırlatır. Erkek kızın attığı hamurları közde pişirmeye çalışır. Ateşe atılan hamurlar pişince erkek onları toplar, oradaki bütün bekarlara dağıtır ve mitsel tören sonlanır. Bekarlar bu kömürümsü çörekleri gece yatarken yer ve su içmez, kesinlikle kimseyle konuşmaz. Veee gece rüyasında kiminle evlenecekse onu görür. İşte bu ritüel yılbaşı akşamı yapılır ve bazı araştırmalar bunun bir rum geleneği olduğunu söyler. Adı da "alata kolodu"dur. Bu kadar tuzlu bir şeyi yiyip üstüne bir de su içmezseniz, gece rüyanızda kendinizi binbir gece masallarındaki gibi halının üstünde prensinizle uçarken ve bir şelaleden su içerken görürsünüz. Daha önce yapılmışlardan yedim, kimseyi falan görmedim ama umudumu yitirmedim.


Bu geleneği hem yaşatmak hem de renkli, zevkli, eğlenceli bir gece yaşamak için, en önemlisi inanmasam da belki bir umut rüyamda benim brad pitt'i görmek için bütün akrabayı Sarıyer'e topladım. İki günümü aldı bu organizasyon. Erkekle kızı ayarlamakta zorlandım, bazısı müsait olmadı bazısı kabul etmedi. Biri yeğenim biri kuzenim iki kişiyi ayarladım sonunda. Sarıyer'de oturan dayımı aradım. Onun eşi de orada oturan, un, tuz, su, odun toplayacağımız yedi komşuyu ayarladı. Biz de kuzenler, teyzeler, dayılar, arkadaşlar, yeğenler toparlandık gittik. Komşuları gezip malzemeleri topladık, tabi gülmekten göbeğimiz çatlayarak. Erkekle kızı konuşturmaya çalışıyoruz, topladıklarımızı dökmemek için uğraşıyoruz, komşular mevzuyu bilmiyor izah etmeye çalışıyoruz, -Trabzon da kolay oluyordu da burada zor kimsenin böyle bir gelenekten haberi yok-. Topladıklarımızı kocaman bir ateş yakarak pişirdik. Bir ara polis geldi, "napıyosunuz burada" diye. Onlara da izah ettik, biz geleneğimizi yaşatmak istiyoruz ayrıca niyetimiz de rüyamızda beyaz atlı prensimizi ya da prensesimizi görmektir dedik. Polis de çörekten istedi, meğerse o da bekarmış. Bu arada yoldan geçenler, arabasının durduranlar, sosisleri kapıp kızartmaya gelenler de oldu. Bayağı bir seyirciyle pişirdik ve herkese dağıttık. Olayın her anını da kaydetmeyi unutmadık.


İstanbul'un göbeği möbeği yaptık işte, harika bir akşam oldu, çok eğlenceliydi. Tam bitirdik ki bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağdı. Allahın işi işte, eğer yarım saat önce yağsaydı bizim gösterimiz gerçekleşmezdi. Söndürmeye çalıştığımız ateşi yağmur iki dakikada halletti. Herkes arabalara doluştu ve doğruca evin yolunu tuttu. Herkes heyecanlı, bir an önce uyumak istiyor, ee bu akşam mürvetimizi görecez. Hadi hayırlısı...

3 yorum:

  1. Ceviz, paylaşımın için teşekkürler, ilginç bir gelenek. duymamıştım daha önce :))
    Sevgiyle kal..

    YanıtlaSil
  2. işte nefis bir hikaye daha, üstelik gerçek, üstelik ironik. gizli cevhersin valla ceviz. :)

    YanıtlaSil
  3. İstersen sana da vereyim, elimde çörek var. Bir de sen dene:))

    YanıtlaSil