Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

20 Ekim 2010 Çarşamba

bahaneler...
Uzun bir ara verdim bloga. Tam bir sebebi yok, biraz tembellik, biraz mekan değişikliği, biraz aşk, biraz meşk derken yazmak için isteğim olmadı, haliyle vaktim de olmadı. Ben biraz maymun iştahlıyım heralde, bir şeyi önce isterim, sahip olunca da hevesim kaybolur. Blog yazmaya da bir hevesle başladım ama gerisini getiremiyorum işte. Durdum. Bilgisayarda saatlerce boş boş vakit geçirdiğimde oldu ama bir türlü elim bloga bir iki satır bir şey yazmaya gitmedi.
Ayrıca uzun aradan sonra yazdığım ilk cümlelerin hep yukarıdaki gibi olduğunu farkettim. Türlü bahaneler, yazmamamın nedenleri. Nedense insan kendini sorumlu hissediyor, kendini bir tür günah çıkarmak zorunda hissediyorsun. Halbuki sanki blog yazmaya başlarken birisiyle her gün buraya yazı yazacağım diye bir anlaşma imzaladım. Canım ne zaman isterse o zaman yazarım di mi? Normalde böyle olması lazım, insan kendini baskı altında hissetmemeli. Keyfili keyifli yazmalıyım, ne zaman istersem o zaman yani. Ama o zaman da kendimi çok sorumsuz biri gibi hissediyorum. Bir blogun var, neredeyse bir yıldır aynı yazı ön sayfada sırıtıyor, görüntü kirliliği yaratıyor. Başkalarının göz zevkini bozmak istemem. Yazsam bir türlü yazmasam bir türlü. Sanırım biraz kendimi zorlarsam üstümdeki negatif enerjiyi atıp yazıların devamını getirebilirim. Bir gayret buna çalışacağım, kendimi onore edececeğim, gerekirse ödüllendireceğim.
Bakalım yapabilecek miyim?

1 yorum:

  1. ses verdiğin iyi oldu :) zaman zaman insan yazamıyor bunu anlıyorum ama arada ses vermek gerekli :))

    YanıtlaSil