Serzenip mi kendine gelecek yoksa silkenip mi kendine gelecek henüz bilemedi, dolaşıyor...

21 Mart 2009 Cumartesi

Aydınlık bir cumartesi günü...



Perdeyi aralayıp dışarıya bakıyorum, hava günlük güneşlik. Gözüm kapanıyor ama yüzümde bir gülümseme beliriyor. Tekrar bırakıyorum kendimi yatağa, biraz daha şekerleme yapmak istiyorum. Düşünüyorum havayı, düşünüyorum yarınki sınavı, düşünüyorum aklımdaki yarım kalan senaryoları, düşünüyorum işi, düşünüyorum filmleri, düşünüyorum bir komedi oyunu yazmayı, düşünüyorum daha iyi kulaç atmayı, düşünüyorum nefes almayı... Başka şeylerde düşünüyorum hepsi bir sarmal gibi birbirine giriyor, varyasyonlar artıyor. Senaryo düşünürken sınav araya giriyor, kulaç düşünürken komedi oyunu araya giriyor, sonra hepsi birbirinin içine giriyor. Bugünde bir şey üretemeyeceğim, en iyisi kalkmak kahvaltı yapmak, belki açlıktan beynim çalışmıyor. Yiyeceklerin kaloriye dönüşmesi, kan şekerimin yükselmesi ve böylelikle de hala daha uyuyan beyin hücrelerimin gözlerinin açılması gerekiyor. Hoppp dedim ve kalktım...


Kahvaltı iyi geldi gibi. Ama sanatı şimdilik bir kenara bırakmalıyım ve yarınki sınava hazırlanmalıyım. Salon çalışmak için ideal bir yer değil, uyaranı bol yani. Televizyon, bilgisayar rahat koltuklar, gazeteler, dergiler. En iyisi odama geçeyim. Hem bir yıl boyunca serip hazırlanmadığım sınava iki saatte nasıl hazırlanacağım ben de merak ediyorum doğrusu. Oturduk açtık çalışma kitabını. Bütün kelimeler aşina geliyor ama sadece aşina geliyor. Şimdi kitabı kapatıp kelimelerin anlamını sorsanız, iki saat kafamı oraya buraya çevirip, gökteki yıldızlardan dem vururum yine de kelimenin ne olduğunu söyleyemem. Valla sınavda bütün soruları cevaplayacağım gibime geliyor ama kendime yalan söylüyorum. Galiba gülmek istiyorum. Tabi ki bırakıyorum kitabı bir tarafa. Arkadaşım da bana gelecekmiş telefon ediyor. Kör istemiş bir göz allah vermiş iki göz. Hemen kalkıyorum.


Güzel bir öğlen yemeği yiyoruz çay eşliğinde, cebimizden çıkardığımız doğaçlama esprilerimiz katığımız oluyor. Bir ara televizyondan kemençe ezgileri geliyor. Hemen salona gidiyorum televizyonun sesini yükseltiyorum. Volkan Konak söylüyor, ben de oynamaya başlıyorum.


Akşam olunca ev kalabalıklaşıyor, yemekler yeniyor. Trabzonspor yenilmiş, abim agresif. Markete gitmem lazımmış, arkadaşıma gidelim, alacaklarımı tek başıma taşıyamam diyorum. O kabul edip geleceğine bana akıl veriyor, "çırağa taşıt" diye. Benim niyetim onun benimle gelmesi böylelikle de bir işe yaradığını görmesi ve bundan zevk alması, belki de yediklerini eritmesi. Ne demiş babaannem "adın ne reşit, sen de sen işit". Dinlemedi beni bile. Kardeşimle tavla oynamaya devam ediyor, kendisinde tavlamania hastalığı var. Neyse onunla tartışacak halim yok, çünkü eve geldiğimde güzel bir film izlemek istiyorum.. Enerjimi onunla tartışarak harcayamam.
Heyhat, oyunları bitti ve gidelim diyor. Vazgeçmeden hemen kalkıyorum ve gidiyoruz. Ne bulursak alıyoruz. Araba tepeleme dolu. Kasada birbirimize bakıyoruz, paramız yetecek mi diye? Çok şükür cebimizdeki para yetiyor, rezil olmuyoruz. Taşımak kısmında hayıflanıyoruz tabi. Oflanıp puflanıp eve geliyoruz. Aldığımız bisküvileri çay eşliğinde yiyoruz, yanında arkadaşımın sigarası tabi. Kardeşimle yine dalıyorlar tavlaya. Film izlemek hak getire. Unuttuk onu. Ben de geçiyorum laptopun başına. Bir arkadaşıma söz verdiğim kısa film senaryosunu yazmaya başlıyorum. Yazıyorum, eğleniyorum da.
Eve başkaları da geliyor bu arada. Bugün ev çok kalabalık. Her kafadan bir ses çıkıyor. Yazmaya çalışıyorum, bu kez yazdığımı beğeniyorum ama. Çok kere başlamıştım da ilerlememişti, bir yerde tıkanıp kalmıştı. Şimdi iyi gidiyor. Aklıma geliyor, duşa girmem lazım. Arkadaşım saate bakıyor kalkmam lazım diyor ve onu uğurluyorum. Kendimi de banyoya atıyorum. Saç kurutma falan derken bir de bakıyorumki saat onbir olmuş. Yarın bir sınavım vardı galiba. Gün içerisinde hiç aklıma gelmedi. Gayet rahat hareket ettim, bir sıkıntı duymadım. Hiç sınavım varmış gibi davranmadım. En iyisi gidip yatmak.
İşte sınav öncesi günüm. Sanırım bu sebeptendir, bu sınava beşinci keredir giriyorum ve geçemiyorum:))
Mühim değil dostlar, ben sınavları seviyorum. Ne onlar bensiz, ne de ben onlarsız olurum. Beni her dem taze tutup, zihnime gençlik aşılıyorlar... Yine de kendime bol şanslar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder